Hayata bakış açısı çok önemlidir. Bu önemin en önemli göstergesi ise hayatı sorgulayabilmektir. Eğer hayatı sorgulayabiliyorsan, işte o zaman kendi oluşturduğun bir çizgiye sahip olabilirsin. Bu çizgi seni tutarlı bir fikre sahip bireye dönüştürecektir. Yoksa çizgisi olmayan tutarsız biri olup, hayata tutunan değil, hayatın akışına kendini bırakmış biçare adam olursun.
Pandemi döneminde günler, haftalar hatta aylarca toplumu, insanları ve insanların değer verdiği kişi ve kişileri takip ettim. İnanın bir fikre inandığını sandığım sağlam duruşlu kişilerin bile bazen sallantıda olduğunu gördüm. Bu tezimde yanılabilirim, lakin kişilerin takip ettiklerini de incelediğimde yanılmadığımı gördüm. Galiba bu durum bende son günlerin teknolojik baskıların insan zeka ve davranışlarındaki yan etkilerini göstermeye başlaması sonucu oluştu. Yok yok yanlış anlamayın ! bende derken, şahsen bu durum beni etkilediğinden değil, etkilenenleri gözlem altına aldığımdan çıkan sonuç olarak hafızamda yer etti.
İnsan ne olursa olsun bir fani olduğunu asla aklından çıkarmamalı… Bunun yanında bu faniliğin de sorumsuzluk olduğuna da kanaat getirmesin. Çünkü evrende hiçbir olay karşılıksız yaratılmamıştır. Her varlığın sonsuzluk içerisinde bir yeri ve karşılığı daima olacaktır. Bir gün bulunduğun ortamda diğer gün bir başka ortamda, hatta bunu bir başka alem de diyerek genişletebilirsin.
Aklın dar kalıplara yönlendirilmesiyle bu gerçek asla değişmeyecektir. Gidenlerden haber alamayanlar gidenlerin yeri hakkında fikir sahibi olabilir mi ?
İnsan beyni hafıza genişliği ve sonsuzluk arzusuyla bu alemin ebedi ve her şeye yetecek büyüklükte olduğunu idrak edebilir. Bu idrak sonucu da kendinde hem yaşam hem de yaşam sonrası için idealler edinebilir. Bu tür bir yaklaşım hayata tutunabilmenin ve kendi çapında tutarlı bir yol izlemenin ana fikrini oluşturur.
Eğer insan bu kabiliyetini keşfetmiş ise, yazılanın doğru mu, yoksa okuru bilgilendirmek dışında çarpıtma cümlelerle farklı yöne çekme çabası mı olduğunu anlayabilir. Bunu anlayıp yorumladığı takdirde okur, yazardan bekleneni alır ve kendi arşivine koyar. Sonra bu aldığı bilgilerin kendi zeka dünyasındaki doğrularla karşılaştırdığında sonucun pozitif haline ulaşır.
O halde kıymetli okurlar, etkilenen değil, eleştiren ve doğruyu takdir eden olmak; duruşu net ve tutarlı bir insanın hayata tutunabilme felsefesi olmalıdır. Yoksa her okuduğundan etkilenip biçare yolunu kaybetmiş istikamet değiştiren yolcu misali, aynı kare etrafında dolanıp duran adama döneriz.
Selam ve dua ile….