Türk Dünyası belki de bazılarının hayal gibi gördüğü fırsatı yakalamışken bu davanın gerçek yolcuları neden ayrı gayrı yerlerde yol alıyor. Kızıl Elma dedikleri‘’ÜLKÜ’’ ayaklarına gelmişken bu fırsatı hayata geçirme şansını neden kaybetme riskine giriyorlar.
Evet bir zamanlar bazı gazete küpürleri, bir at üzerinde ok ve yay sırtında ‘’Kızıl Elma Hayal Dünyası’’ diye alaya varan resim ve metinler yer alıyordu. Bu hayal denen ülkünün mutlak hayata geçeceğine inanan Türk Milliyetçileri ( ülkücüler ) bugün bu hayal denen ülküye kavuşmanın heyecanı ile daha bir dik, daha bir güç, daha bir dirlik içinde olmaları gerekirken ayrılıklara düşmelerine bir anlam vermek çok güç.
Bakıyor ve bazen hayretler içerisinde kalıyorum. Birkaç yıl öncesi bu gazete küpürlerini haber yapan, yorumcularıyla bu davaya hizmet edenlere faşistler diyen kanallarda ülkü eri diye bildiklerimiz kendi dava arkadaşlarına hakarete varacak sözler sarf ediyorlar. Peki bu durumdan kim hoşnut oluyor dersiniz ?
Ülkücü camia bu dönemde kendi içinde ayrılığa düşmek yerine güç tazelemeli, devlet iradesi bile bu yola girmişken bu yolun önüne barikat koyan ülkücüler olmamalı. Bir askerin bile göreve giderken gazetecinin sorduğu ‘’yolculuk nereye ‘’ ? sorusuna ‘’KIZIL ELMAYA’’ demesi hayalin gerçeğe dönüştüğünün en bariz göstergesi olmuştur.
Kızıl Elma imgesinin ilk kez Orta Asya Türkleri arasında doğduğu; Ergenekon Destanında Ergenekon’dan dışarıya çıkma ve kaybedilmiş eski yurdu geri alma idealini simgelediği kabul edilir.. Türkistan'dan Hazar Denizi'nin doğusuna gelen Oğuzların ise Hazar kağanının ipek çadırının üzerinde hakimiyetinin ifadesi olarak bulunan altın topu yani Kızıl Elma'yı ele geçirmeyi ülkü edindikleri düşünülür. Ziya Gökalp, bu imgeyi Turan Ülküsü ile birleştirerek ona yeni bir anlam kazandırmıştır.
Bir adıyla Kızıl Elma diğer adıyla TURAN ülküsü kendini TÜRK hisseden her bireyin gönlünde yatan bir AŞK…
Peki ya bu AŞK vuslata erişirken AŞIK’lar neden kaçıyor. Aşk ile güç bulup bu aşkı ‘’KAVUŞMA ŞÖLENİ’' ne dönüştürmek varken, içimizde var olan küçük ayrılıklar bizleri neden bu kavuşmadan men ediyor.
Unutmayalım ki, Peygamberimiz ( S.A.V. ) ''En büyük cihad nefisle yapılandır'', buyurmuştur.
O halde Dünya’ya Türk Mührü vurulmaya ramak kala, bir zincir halkası misali kenetlenelim ve bu mührü en sağlam şekilde gereken yere vuralım.