Furkan Kur’an-ı Kerim’in diğer bir adıdır. Genel anlamıyla ‘’Hak ile batılı birbirinden ayıran’’ demektir. Hidayete ermek isteyenler Kur’an’ı açıp okumalıdırlar.
Yıllardır papağan misali ezbere dayalı öğretiler insanları bilmedikleri birçok yola yöneltti. Kur’an’ın reddettiği bir şeyi yaptılar. Bizzat O’nun mürekkebine, cildine, sayfalarına farkında olmadan kutsallık atfettiler. Hatta yine Kur’an-ı Azimüşşan’ın kabul etmediği; ‘’açıklanması ve tamamlanması gerektiğine’’ inandılar. Yani Kur’an’ın ilahiyatçılara, din adamlarına, hadislere, hikâyelere muhtaç olduğunu zannettiler.
Kur’an’ı Kerim tam , açıklanmış ve tamamlanmış olduğunu ısrarla söylerken, çoğu insan bu ayetleri görmezden geldiler. Adeta kendileri olmadan onu kimse açıklayamazdı! Sebep? Mali Kazanç sağlamaktı.
Kıyamet Suresi 19 : ‘’Sonra, onu açıklamak da bizim görevimizdir.’’
Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinde açıklanmış olması, onun mucizelerinden biridir. Ancak onu anlamak için evvela temiz niyet gereklidir. Yani ön yargısız ve objektif bakış açısı…
Aleviler yüzyıllardır kendi dillerinde ibadet etmişlerdir.
‘’İbreti’’yem bir fakirim
Bez değil atlas dokurum
Kur’an’ı Türkçe okurum
Ki anlansın sözüm benim
Aleviler Kur’an’ı ve dolayısıyla barış dini olan İslam’ı insanın özünde bilmişlerdir. Fıtratlarına uygun yaşamı seçip doğadaki tüm canlılarla uyum içerisinde olmuşlardır.
Sevap istersen öldür yalanı
Cennet istersen incitme canı (Ahmet Uğurlu Dede)
‘’Anlamak, aydınlanmanın başlangıcıdır’’ der, İmmanuel Kant. Anlamak için Kur’an’ı Türkçe; Üstelik bunu tıpkı Pisagor gibi müziği kullanarak icra etmişlerdir. Yüzyıllardır haksız iftiralara ve zulümlere maruz kalan bir inanç, kültür ve gelenek acaba bugün hiçbir devlet katkısı olmadan nasıl ayakta duruyor?
Bakara Suresi Ayet 46;
‘’Şüphesiz onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve hiç şüphesiz O’na döneceklerini bilirler’’
Kur’an’ı ibadetlerinde Türkçe okuyarak Allah’ın emrini yerine getiren inananlar, elbette bunun karşılığını bulacaklardır. Ancak şunu da ifade etmeliyiz ki; Bilim-sanat-felsefe alanında geri kalmadan günümüz şartlarını da göz önünde bulundurmalıyız. Unutmamalıyız ki güçlü olan değil, medeniyet seviyesini yükseltmiş toplum onurlu kalabilecektir. Bu vesile ile ibadetler, yakarışlar, ritüeller çağımıza uygun olmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’ i anlamak için elbette anadilde okumak gerekir. Anadilde okuyup anladıktan sonra Tanrı’ nın isteklerini, yolunu, hayatın amacını kavrayabilir insan… İbrahim Suresi’ nin ilk ayetleri ‘’her topluma kendi dilinde peygamber geldiğini’’ açıkça ifade ediyor. Öyleyse kişi anladığı dilde Tanrı’ ya yakarmalı ve ne dediğini bilmelidir. Yüce Allah bunu bizden istiyorsa, kulluk görevini yerine getirmek de, ona samimi şekilde yönelenlere kalmıştır.
Hünkâr UĞURLU