Toplumsal Cinsiyet ve Kadına Yönelik Şiddet Toplumsal cinsiyet olgusu, dünyanın pek çok ülke ve toplumunda yaşanan bir eşitsizlik sorunu olarak görülmektedir.
Kadınlara yönelik şiddet hareketlerinin temelinde cinsiyet ayrımcılığının rolü büyüktür. Kadınlar, mevcut toplumun yapısı gereği, erkeklerle eşit görülmeyen, onun da ötesinde horlanan, ezilen, baskı altında tutulan, dışlanan, değer verilmeyen diğer yarısını oluşturmaktadır.
Ülkemizde kadına şiddet suçu ile alakalı olarak, ulusal çapta yapılan ilk araştırma, 1993-1994 yılları arasında “aile içi şiddetin sebep ve sonuçları” göz önünde bulundurulmak suretiyle yapılmıştır. (kaynakça)
Toplumsal cinsiyet ayrımındaki en genel geçer göstergeler kadın olarak belirlenmiş cinse yönelik yaptırımlarla doludur. Atasözü ve deyimlerin bazıları kadınlara yönelik fiziksel şiddeti onaylamaktadır: “Pişmiş aştan, dövülmüş karıdan zarar gelmez”, “Üç öğün kötek, bir öğün yemek” ve “Dövülmeyen kadın, tımarsız ata benzer.” Bazı atasözü ve deyimler de adeta erkeğin kadını dövme hakkının olduğuna işaret etmektedir: “Kızını dövmeyen dizini döver” “İyi ipek kendini kırdırmaz, iyi kadın kendini dövdürmez”, “Erkektir hem sever hem döver” "Kocanın vurduğu yerde gül biter", "Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin", "Kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası", “Kadın erkeğin şeytanıdır” Toplumun üyelerince içselleştirilen bu algılar, kadına yönelik şiddetin önlenmesinin karşısında bir engel olmaya devam etmektedir. Çünkü kültür, insanlar arasındaki iletişim ve etkileşimin zeminini oluşturmakla birlikte aynı zamanda bir baskı kaynağıdır.
Sebep her ne olursa olsun psikolojik bozukluk ve eğitimsizlik olduğu kesin.
Dünden bugüne kadına, sınıf vermeyen zihniyet ne maddi ne manevi, kadına destek söz konusu değildir. Konuşmaktan çok bağırmayı, istemediği olunca dayağı, hatta cinayete dayanan üzücü olayları yaşayan kadın, her daim tehdit ve baskı altında kalmaktadır. Doğuran kadın, doyuran kadın, temizleyen kadın, çalışan kadın, üreten zeki kadın, ayaklarının üzerinde duran, her zorluğa göğüs geren kadın, sustukça dayağı, zulmü haykırmadıkça ne yazık ki şiddet devam edilecektir. Ben yazarken bile içim acıyorken ne yazık ki toplum sağır dilsiz. Kadına şiddetin reva görüldüğü, erkek düzenini kuran sistemin için de sadece erkek terörüne maruz kalmıyor kadın. Evlenmeden babasına, ağabeyisine, mahalle baskısına, evlendikten sonra kocasına ve kocasının ailesine… Saygıyla, kültürü ve görgüyü kadını aşağılamak olarak gören, erkeklik gösterisi yaptığını zanneden, zayıf kendini güçlü göstermeye çalışan ve her topluma karısına sözünü geçirdiğini ispat derdinde olan çürümüş beyinler var oldukça işimiz çok zor.
Şiddetin boyutunu namusumu temizledim deyip yaşama hakkı elinden alınan, baskıya ve zulme karşı yitip giden canların anısına, 25 Kasım Kadına şiddetle mücadele günün de bile şiddet var varın gerisini siz düşünün…
Tüm sisteme karşı direnen dik duran kadınlara selam ve sevgilerimle.
Yazgülü Kayıkçı