İki yaka haberler gazetesinde yazı yazmamız istendiğinde ne istendiğini ve bizim ne istediğimizi düşünmek durumunda kaldık. Hz. İsa’nın “isteğiniz verildi, isteyiniz verilecek” sözü hem geçmişin sonucu olarak bu anı hem de bu andan geleceğin belirlediğini işaret etmektedir. O zaman biz de bu anımıza bir bakalım.
Yaşanılan her şey hem kollektif hem de bireysel talepler sonucunda şekillenmiştir. Toplum olarak uzun yıllardan beri kişisel menfaatlere gömülmüş bir durumdayız. Her bir birey kendi özel alanını oluşturup etkin ve yetkin olmak isteğinde. Kimi maddesel güç ile kimi ruhsal yetkinlikle kendini özel kılmaya çalışıyor. Sonuçta birey temelinde bir özel olmak kaygısı toplumda almış başını gidiyor. Kimsenin söylemediğini söylemek, kimsenin gitmediği yerlere gitmek, kimsede olmayana sahip olmak üst bir özellik gibi topluma sunuluyor ve bireylerde bu şaşkınlığı kolektif olarak bir gerçeklik olarak yaşıyor. Sonuçta hep birlikte bu anımızı, günümüzü yaratıyoruz ve şimdi şikâyet ettiğimiz dünyayı, siyaseti, bilimi, dinsel bilgiyi ve sanatı oluşturuyoruz. Aslında şuan şikâyet ettiğimiz her şey bizim daha önce talep ettiklerimizden başkası değil.
Talep ettiklerimle toplum içinde karşılaşınca bizimle alakası yokmuş gibi davranıyoruz. Gündelik hayatımızda yalan ile yaşıyor ama bize yalan söylenince haksızlığa uğradığımızı düşünüyoruz. Menfaatlerimiz için stratejiler geliştiriyor küçük jestlerle bunları gündeme getiriyoruz fakat başkalarının yaptığı siyasi manevralara öfke ile karşılık veriyoruz. Aslında yok birbirimizden farkımız hangi ideoloji hangi dinsel kavrayış veya hangi siyasi yapı içinde olursak olalım temelde benzer bir kavrayış ve istek içindeyiz başta da söylediğimiz gibi “Her bir birey kendi özel alanını oluşturup etkin ve yetkin olmak isteğinde” bunda ne var diyebilirsiniz ama tam da şu anımızda şikâyet ettiklerimizin sebebi bu kavrayışımız.
Peki ne yapmalıyız sözün ikinci kısmının gerçekleşmesi için yani istediğimiz verildi ise ne istemeliyiz ki bize gerçekten ihtiyacımız olan verilsin. Eğer isteğimiz verildi ise biz neye ihtiyacımız olduğunu bilmiyoruz ve bu verilenlerin bizim ihtiyacımız olmadığını elde edince anlıyoruz. Ne İstemeliyiz sorusunun tek bir cevabı vardır. Gerçeği, gerçek olanı her ne olursa olsun ister ve gerçek olana uyum sağlayabilirsek toplumda yalan ve riya ortadan kalkar. Gerçeği hem kişisel hayatımızda hem toplumsal hayatımızda baş tacımız etmezsek, hep kurgular içinde bir çok zalimin yetiştiği yalan sistemler kurup, yalanla yaşar yalanla da ölürüz. Bir ömür ki gerçeğe değmeden, gerçek ile tanışmadan ve gerçeğe doymadan tamamlanıyorsa o ömre yazık olur.
İşte iki yakadaki yazımıza bu taleple bu istekle Gerçeği talep isteği ile başlamak istedim ki bize gerçek verilsin, gerçeğin deminde katarında olmak bize de nasip olsun, gerçeklerle, gerçeği hakça söylemek bizlere nasip olsun. Gerçeği talep edelim ki gerçek olalım, gerçek olalım ki gerçeği gösterelim ve gerçeğin çoğalması ile bu dünyadan ilahi planda şirki, toplumsal planda riya ve siyaseti, bireysel planda da yalanı silip atalım.
Gerçeği talep eden bireyler ve gerçekle dolan toplumlar her daim insanlığa yönverenler olmuştur. Gerçek ile dolmak dileğiyle sözlerime son verirken bundan sonraki yazılarımın kurgulardan uzak tamamen gerçekler temelinde şekilleneceğinin burada dileğini dilerim. Yazıların şekillenmesinde okuyucuların taleplerini dikkate alacağımı belirterek gelen talepler doğrultusunda gerçeklik temelinde cevaplar vermeye hazır olduğumu belirtirim.
Hak olan ne ise o olsun
Gerçeğin demine Hü.
Caner IŞIK