Ayasofya kimilerine göre bir mabed, kimilerine göre bir sembol, kimilerine göre de bir müze…
Acaba Ayasofya kendisi için ne düşünüyor. Kendini nereye koyuyor, bunu hiç düşünebiliyor muyuz. Yada kendisini başkalarına ne için bıraktığını en açık şekilde not düşen Fethin kumandanı Fatih Sultan Mehmet Han ne düşünürdü…
Bizler ne yazık ki hep kendi penceremizden düşünür,başka pencerelere taş atar ve bu hasletimizle de öğünürüz. El ele gönül gönüle, bir elin nesi iki elin sesi gibi veciz sözler tıpkı Ayasofya’nın kaderi gibi hep sürümcemede kalmıştır.
Olayın boyutu kıldan ince kılıçtan keskin bir mevzu içinde ilerlerken, şakşakçılar ve azgın bir muhalefet duvarı arasında sıkışmış durumda. İlerisi kaos, gerisi cehennem misali iki yakanın ortasında bir ırmak misali akıyor Ayasofya…
Kimbilir belki de sağa sola bulaşmış kirlerden arındırmaya çalışıyor her iki yakayı birden…
Hani din kardeşliktir diyoruz ya, hani adalet ve adilane davranışlara ahlaki boyut kazandırıyoruz ya… Birde tam tersiyle yuvarlananlar var… Her şeye karşı misali.
Sensen ben yokum, bensem seni tanımıyorum misali..
Acaba ne zaman din birleştirip, özgürlük ve demokrasi naraları atanlar bu birleştiriciliğe katkı sağlayacaklar. Uzak bir ihtimal olsa da ümide çamur atmak bizim işimiz olamaz. Tıpkı bir ressamın tualin üzerine fırça darbeleriyle kah güzellik, kah acıyan bir motif işlemesi gibi. Ne yana çeksen diğer yan sekteye uğrayacak.
Ha açıldı , ha açılacak derken….
Bir şemsiye misali açıldı. Lakin hava yağmurlu değildi… Bu defa şemsiye yağmurdan değil güneşten korumayla meşgul edildi…
Kimileri ise öncesini meşguliyet sayıp, yağmurda ıslanmanın bile apayrı bir güzellik olduğunu anlatmaya çalıştılar.
Kimimiz anladık, kimimiz anlamaya ramak kala ıskaladık. Kimileri de ne anlamaktan yanaydılar ne de anlamamaktan. Bildikleri tek doğruyu yanlışlar gemisinde taşımayla meşguldüler.
Bizler geçmişimizin en güzel değerlerine ne tuhaf ve alaycı uslüplar kullanıp komediler üretmişiz. Değerler basamağında var olan Şaban, Ramazan ve Bayramlar kahkaha atılası avanak Abdiler komedyasında köşe kapmaca oynamadılar mı…
Ve ŞEREFE cümlesindeki esrarı dahi basit bir kadeh tokuşturmasına satmadılar mı…!
O halde biz hala neyi tartışır ve suyu bulandırmaya çalışıyoruz ki..
Ayasofya Yeşilırmak misali önüne tüm kirli yüzleri katıp temizliyor dostlar…
Esselatü hayrun minen nevm …( Namaz uykudan hayırlıdır )…