İnsan doğal bütünlüğün bir parçasıdır. Doğaya ait olduğunu unuttukça kendi yarattıkları karşısında kendi kendini yiyen bir canavara dönüşür.
Rahmet bütünü hissetmek ve bütünü dilemektir. Bütüne dair istemediğimiz hiç bir şey rahmet olarak yansımaz. Doğada ve ilahi nizamda bireysel rahmet yoktur. Güneş herkesin üzerine doğar, yağmur tabiatı besler. İnsandan başka rahmeti şahsileştirmek isteyen varlık da yoktur. Tok aslan avlanmaz, kuşlar sadece yiyecek için uçmaz, bitkiler gösteriş için büyüyüp gelişmez.
Doğa bir döngüsellik içinde kendini var eder, yaşar. Yaşar ama yaş ile, su ile bu yaşamayı anlar. Tabiatta kışın cansızlık görünür. Baharla birlikte tabiat yeniden bir canlılığa kavuşur. Soğuktan korunmak için öz suyunu gövdesinde tutan ağaçlar baharla birlikte suyu dallarına çıkarır. Kış boyunca yarı odunsu bir şekilde kalıp sadece damarında nem olarak saklananlar, suyun köklerden gövdeye oradan da dallara salınmasıyla birlikte ıslanır, yaş alır.
Yaş almanın bir göstergesi işte dallarda tomurcukların ortaya çıkması, yaprakların belirmesi ve doğanın yeşillenmesidir. Onun için her yıl suyun yürümesine bağlı olarak, ıslanan, yaşlanan ağaçların bu durumundan esinlenerek güzel Türkçemiz bu durumu yaşlanmak, yaş almak, olarak ifade etmiştir.
Her yıl yaş alan tabiatın unsuru olan insan da yaşlanır. Kaç kez yaş aldı ise o yaştadır. Ağaçlar, her yaş aldığı yıl için gövdesinde yeni bir su aktarma kanalı açar. Ağacın yaşı gövdesinden alınan kesitle bu sebepten dolayı anlaşılır. İnsanın da gelişim evrelerine göre dış görünüşünden bu yaş alma hali, yaşı tahmin edilebilir.
Doğal olan yaş alma ve bunun görünümü tabiatın canlanmasıdır ve eski Türk takviminde Nevruz bu yaş almanın işaret edildiği, eskinin bırakılıp yeninin başladığı gündür. Her yıl bu döngüsellik böyle takip edilir. Günümüzde ise yaş alma ve yıl döngüsünü takip etmek kabul ettiğimiz Gregoryen takvimine göredir. Bu takvime göre yılın devir daim yaptığı günlere yakınız. 31 Aralık Perşembe 2020 yılının sonu, 1 Ocak Cuma günü de 2021 yılının ilk günü olacaktır.
2020 nasıl geçti, nasıl yaş aldı, dallarına -parçası olan bizlere- ne sundu bu sorular, yıl boyunca üzerine düşünmemiz gereken sorular oldu ve bunları düşünmemiz için de ciddi fırsatlarımız ve vaktimiz oldu. Aslında doğa ne ise o idi, doğaya ne verdiysek onu aldık, örttüklerimiz, görmezden geldiklerimiz artık 2020 de zorunlu olarak görünür oldu. Sadece insan türüne ait olduğunu sandığımız doğa bir virüsle yok olabileceğimiz gerçeğini ve bizim yok olmamızın doğa için bir kayıp sayılmayacağı gerçeğini bu sene yüzümüze çok sert bir şekilde vurdu.
Tüketmek tutkusuyla deliye dönmüş insanlık evlerine hapsedildi. Tüketemeyenler kendilerini, ilişkilerini, varlığını tüketmeye başladı. Umut eski olanlara uyutan, vahşileştiren ve tüketimle mutlu edene dönüş olarak sunulsa da insanların hepsi artık dönüşü olmayan bir noktada olduğumuzu idrak etmeye başladı.
2020 rahmet dilenen ve rahmete layık olmanın anlaşılması gerektiğinin istendiği bir yıl oldu fakat hala rahmete layık hale gelinemedi. Bütünün kaygısını gütmeyen, sadece kendi çıkarını düşünen, fırsatçılığın marifet sayıldığı anlayış ve durumlar hala hâkim ve yaşanmaya devam ediyor ve gün geçtikçe de insanlık rahmete layıklıktan uzaklaşıyor. Üzerimize her daim akacağını, elde var zannettiğimiz rahmet akmıyor. Suyunu kış ayında gövdesinde saklayan ağaçlar gibi insanlık sahip olduklarını kendinde saklıyor, paylaşamıyor, yaş alamıyor, olgunlaşamıyor. Başta söylemiştik. Doğada rahmeti ferdileştiren tek varlık insandır diye işte insan kendi merkezinden baktıkça artık biriktirdikleri ile boğulmaya mahkûm hale geliyor.
Geleceği sorana bilgenin vereceği cevap şuandır. Geleceğimiz anımızda şekilleniyor. Doğa ile uyum içinde doğa ile birlikte, doğa gibi olursa insanlığın bir geleceği var. Doğayı kendi emri altına almaya ve kendini doğaya dayatmaya kalkarsa bir virüse veya başka basit şeylere bile güç yetiremez.
Peki, ne demek uyumlu olmak? Doğal bir döngünün içinde olduğumuzu fark edip, vaz geçilmez olmadığımızı idrak etmektir. Devletleri zor günlerde destekçi olarak kurmanın gerekli olduğunu anlamaktır. Gücün, saltanatın, şöhretin varlık yasalarında hiç bir kıymeti olmadığını bilmektir. Yaradılış veya varoluş gereğimize odaklanmak ve bunu anlamaktır. Bütün için fayda üretmek, bütüne uyumun harmonisi içinde şahit olmaktan zevk almaktır.
2020 göstermiştir ki insan doğanın parçasıdır ve yok ettiği doğa onu da yok edecektir. Uydurduğumuz bütün güç kaynakları sahtedir. İnandığımız şeyler batıldır, boş inançtır. Hak olan, gerçek olan ve bütünle uyumlu olup güçlü kılan değildir. Gücüne inandıklarımız güçsüz, ideolojilerini makul bulduklarımız yetersizdir. Sadece kendi gerçeğimiz vardır ve bu gerçek Anadolu erenlerinin dediği gibi çığlık çığlığa “haksende” demektedir. “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur”, diyen büyük komutan gibi, “Size şah damarınızdan daha yakınım” diyen kelamullah gibi bütün yıl, bütün doğa gerçeği haykırmıştır.
2020’de kendi daha içsel bir sorgulama yaşayıp kendi varlığımızla tanışıp, doğru sorular ile bütün içindeki yerimize dair bir farkındalık gerçekleştirdiysek hedefe yaklaşmışız demektir. Yok, onun bunun kurma söz ve güç çatıştırması ile zamanımızı geçirdiysek gerçeğimizden daha da uzaklaşmış, bu ibret dolu yaş alma döneminde de kuru kalmışız demektir.
Uzun süre kuru kalan dal baharı karşılayıp tomurcuk ve meyve vermez, doğanın döngüsü içindeki yerini anlamayanlar kurur gider. Dışardan ıslatma ile dal canlanmaz. Suyun özden, gövdeden ağacın dalına cidarına ulaşması gerekir.
Doğa haktır, gerçeğin en yalın anlatıldığı ortamdır. Rahmet doğal olan üzerinde tecelli eder. Rahmete erişen rahmeti yayar. İnsanlığın şiddetle sevgiye, dostluğa, paylaşmaya ihtiyacı var. Ruhumuz her hali ile bir bütünün parçası olduğumuzu bize anlatıyor. Duymayanların “kulakları var duymuyor” görmeyenlerin “gözleri var görmüyor”.
Rahmeti gören göz, rahmeti duyan kulak gerekiyor. Bütünlük gelecekte her şeyin gerçeğiyle yalın bir şekilde kavranmasını istiyor. “Hak Olan Ne İse O Olsun” duası tüm âlemlerde bütünü ve adaleti duyuran söz olarak kabul görmeye başlıyor. İnsanlık hak ettiği ne ise onun olduğunu ve bunu değiştirmenin ancak iyiyi hak edecek hale gelmekle mümkün olacağını yavaş yavaş kavrıyor, diriliyor, uyanıyor. 2021 de niyazımız “Hak olan ne ise o olsun” oluyor.