ULUSKON Başkanı Nezaket Emine Atasoy, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin Rusya Federasyonu ile ilişkilerinin köklü bir geçmişe dayandığını, günümüzdeki ekonomi ve dış politika alanlarında iki ülkenin birlikte yürümesini kolaylaştırdığını söyledi. Başkan Atasoy, “Soğuk Savaş döneminde 1964 Johnson mektubu sonrasında Türkiye’nin çok yönlü ve çok taraflı bir dış politikaya yönelmesi, Türk-Rus dostluğunu hızla geliştiren ve iki ülke arasında özellikle ticaret ve yatırım alanlarında iş birliğini artıran bir rol oynamıştı. Bugün de Batı dünyasına karşı alternatif bir güzergâh olarak öne çıkan Rus jeo-ekonomisinin bize yeni fırsatlar sunmakta olduğunu düşünüyorum. Bu büyük gücün içinde bulunduğu özel şartları dikkate alarak, Türk ekonomisinin beklentileri ve büyüme hedefleri doğrultusunda aramızdaki ticari iş birliği potansiyelini maksimize edebileceğimize inanıyorum. Geleneksel olarak ihracatımızın yarısından fazlasını Avrupa ülkelerine gerçekleştiriyoruz. Batı dünyası en önemli ihracat kapımız. 2021 yılının son çeyreğinde hükümetimizin döviz fiyatlarındaki ayarlamalarıyla birlikte devre soktuğu ihracatı artırma odaklı politikası, ihracatımıza gözle görülür bir ivme kazandırmıştır. Böylece yanı başımızda devam etmekte olan Rusya-Ukrayna Savaşı’na rağmen, Türk ekonomisinin bu yılın ilk yarısında güçlü bir büyüme gerçekleştirebilmiştir. Bu durumu ekonomimizin sahip olduğu yüksek potansiyeli göstermesi yönüyle çok değerli buluyorum” diye konuştu.
‘HÜKÜMETİMİZ GEREKEN ADIMLARI ATMAYA BAŞLAMIŞTIR’
Başkan Atasoy sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yılın ikinci yarısında Batı dünyasının yaşamakta olduğu resesyon, Türk mallarına olan dış talebi düşürücü negatif bir faktör olarak karşımıza çıktı. Bu negatif tespite rağmen, hâlihazırdaki istihdam artışını ve devam eden ekonomik büyümeyi, ülke insanımızın refah ve zenginliği için çok önemli görüyorum. Şüphesiz 2022 yılına ait turizm gelirleri, beklentilerimizin üzerinde gerçekleşiyor, hepimizi umutlandırıyor. Ancak, genel olarak yılın ilk yarısında yakalanan ihracattaki artış trendini koruyamazsak, sadece turizm gelirlerinin cari denge için yeterli olamayacağını değerlendiriyorum. Finansal açıdan imalat sektörünün desteklenmesi gereğini hükümetimiz zamanında görmüş ve gereken adımları liralaşma stratejisi ile atmaya başlamıştır. Merkez Bankası’nın finansman maliyetlerini düşürmek için politik faizinde 1,5 puanlık düşüşe gitmesini olumlu buluyorum. Önümüzdeki dönemde ekonomiyle ilgili tüm politika araçlarında güçlendirilmiş Türk lirasını teşvik eden bir mekanizmaya geçilmesi kararlılığını destekliyorum. Döviz rezervlerindeki artış eğiliminin devam edeceğine bu stratejinin ülkemize makroekonomik ve finansal istikrarı getireceğine inanıyorum” dedi.
‘RUS-TÜRK TİCARET HACMİ 100 MİLYAR HEDEFİNE KOLAYLIKLA ULAŞABİLİR’
Türkiye’nin, Rusya ile ticaretinde iş birliği alanlarına yönelmesi ve ticareti çeşitlendirmeye odaklanması gerektiğini kaydeden Başkan Atasoy, şunları söyledi:
“Rusya'da 3 binden fazla Türk şirketi çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyor. Rus ekonomisine yatırım yapıyorlar. Daha fazla sayıda şirketimizin Rus ekonomisine kendini entegre etmesine ihtiyaç bulunduğunu düşünüyorum. Böylece, Türk iş insanlarının Rus pazarına gemi, makine ve ulaşım ekipmanları, dayanıklı ev aletleri, mobilya, dondurucular, elektrik transformatörleri, inşaat malzemeleri, işlenmiş tarım ürünleri, hazır giyim, elektronik ve elektrikli aletler, bilişim, ilaç ve kozmetik ürünlerini rahatlıkla satabileceklerini değerlendiriyorum. Bu alanlarda ticaret yapmaya ağırlık verilmesini Batı’daki daralmadan kaynaklı pazar kayıplarının Rusya ile ikame edilmesini öneriyorum. Rusya'dan enerji ağırlıklı ithalatımız karşısında nispeten küçük kalan ihracat rakamlarımız bizi yanıltmamalıdır. Bu yıl ticaret hacminde yüzde 50’ye varan artışa iki ülkenin birlikte imza atmasını, aramızdaki ekonomik iş birliğinin derinleşmesi olarak okuyorum. Bu arada Rusya’dan ithal doğalgazın bir bölümünü Türkiye’nin ruble ile ödeyebilmesi kararını önemli buluyorum. Şimdi olmasa da 2023 yılı içerisinde milli paralarla ticaret yapmaya başlamamız halinde, iki ülke arasındaki ticaretin önünün daha da açılacağını ve önerdiğim potansiyel alanlarda kazanılacak ivme ile birlikte Rus-Türk ticaret hacminin 100 milyar hedefine kolaylıkla ulaşabileceğini değerlendiriyorum.”
Yorum Yazın