Fahrettin Altun, İsveç gazetesi Svenska Dagbladet’in İsveç’in NATO üyelik başvurusuna yönelik sorularını yanıtladı. İsveç’in Terörle Mücadele Kanunu’nun 1 Temmuz’da sıkılaştırılacağının ve İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde’in geçen günlerde terörü en güçlü biçimde kınamasının Türkiye’nin, İsveç’in üyelik başvurusuna bakışını değiştirip değiştirmediğinin sorulması üzerine Altun, İsveç hükümetinin henüz birkaç ay önce ortada bir sorun olduğunu bile kabul etmediğini kaydetti.
İsveç’in NATO üyelik başvurusunun iki gerçeği gözler önüne serdiğine işaret eden Altun, öncelikle PKK terör örgütünün İsveç’te ne kadar güçlü olduğunun görüldüğünü, örgüt üyelerinin Meclis aritmetiği nedeniyle İsveç hükümetine şantaj yaptığının ve tüm mesailerini örgüte kazanım sağlamak adına harcadıklarının böylece ortaya çıktığını belirtti. Bu açılardan bakıldığında ortada bir sorun olduğunun kabul edilmesinin olumlu bir gelişme olduğunu dile getiren Altun, "Öte yandan üzülerek söylüyorum ki, Türk halkı artık Avrupalıların sözlerine itimat etmiyor. Zira Türkiye’ye AB üyeliği konusunda, Kıbrıs konusunda, terörle mücadele konusunda, düzensiz göçle mücadele konusunda birçok söz verildi; ama bu sözler tutulmadı. Bu nedenle artık laf değil, icraat bekliyoruz" dedi.
'TERÖR KONUSUNDA HİÇBİR TAVİZ VERMEYECEĞİZ'
Türkiye’nin geleneksel olarak NATO’nun açık kapı politikasını desteklediğinin altını çizen Altun, "Hatta Yunanistan, Kuzey Makedonya’nın üyeliğini 11 yıl boyunca bloke ederken de genişlemeden yanaydık.
Türkiye, İsveç’teki PKK ve FETÖ varlığından uzun zamandır rahatsızlık duyuyor. AB tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK, 40 yıldır Türk vatandaşlarını şehit ediyor. Bu saldırılar yalnızca güvenlik güçlerini hedef almadı. Aralarında doktorların, öğretmenlerin, hatta bebeklerin olduğu on binlerce insanımızı katlettiler. Aynı şekilde 2016’da Türkiye’de darbeye kalkışan FETÖ, yıllar boyunca devlet kurumlarına sızmıştı. Dolayısıyla biz bu konuları bugün gündeme getirmiş değiliz. Kimseyi mutlu etmek için de terör konusunda hiçbir taviz vermeyeceğiz" diye konuştu.
İsveç’in uzun zamandır Türkiye’nin AB üyeliğini en güçlü şekilde savunan ülkeler arasında bulunduğunun hatırlatılması üzerine Altun, “İsveç’in NATO üyeliğinin ne ikili ilişkilerle ne de Türkiye’nin AB adaylık süreciyle bağlantılı olduğuna katılmıyorum" yanıtını verdi.
'TÜRKİYE'NİN KESİN OLARAK İKNA EDİLMESİ GEREKİYOR'
İsveç’in NATO’ya katılmak için belirli kriterleri karşılaması gerektiğini vurgulayan Altun, özellikle NATO’nun terörle mücadeleyi çok ciddiye aldığının altını çizdi. Altun, "Üstelik İsveç’in NATO’ya girişine yeşil ışık yakmak, bir saldırı durumunda 5'inci madde kapsamında İsveç halkını korumayı taahhüt edeceğimiz anlamına geliyor. İsveç için böyle bir sorumluluk üstleneceksek ülkenizde toplanan paralarla Türk vatandaşlarına saldırı düzenlenmediğine, Suriye’de veya Irak’taki terör sığınaklarından İsveç silahlarının çıkmayacağına kesin olarak ikna edilmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bu sürece ilkesel bir perspektiften yaklaştığına dikkati çeken Altun, “İsveç hükümeti zaten ülkenizin NATO’ya nasıl bir katkı sunacağını anlatıyor. Bizim açımızdan soru işareti, İsveç’in NATO üyeliğinin terörle mücadeleye zarar verip vermeyeceğidir. İsveç’in ittifakın değerlerini ve müstakbel müttefiklerinin güvenliğini koruyacağına emin olmak zorundayız" dedi.
'İYİ TERÖRİST, KÖTÜ TERÖRİST AYRIMI OLMAZ'
ABD’nin de DEAŞ’la mücadele kapsamında çoğunluğu YPG militanlarından oluşan SDG ile işbirliği yaptığını ve bu grubu silahlandırdığının belirtilerek, Türkiye’nin bilhassa İsveç’i neden bu kadar sert bir biçimde eleştirdiğinin sorulması üzerine Altun, İsveç’e terör konusunda özel bir muamele yapılmadığını söyledi.
Türkiye’nin 'iyi terörist-kötü terörist' diye bir ayrım yapılmasının mümkün olmadığını senelerdir hem ABD’ye hem de AB ülkelerine söylediğini ifade eden Altun "Zira DEAŞ ile mücadele bahanesiyle PKK’nın Suriye kolunu silahlandırdığınızda bu silahlar bizim vatandaşlarımıza doğrultuluyor. Ancak şu anda İsveç’i konuştuğumuz için bu yapının İsveç’teki faaliyetlerinin ve İsveç’in politikasının tartışılması doğaldır. Amerika Birleşik Devletleri, YPG’yi silahlandırmaya başladığı güne kadar kamu kurumlarının internet sitelerinde bu grubu “PKK’nın Suriye kolu” olarak tanımlıyordu. Bir örgütün adının kaç kez değiştirildiği, o yapının bir terör örgütü olduğunu değiştirmez. Bir teröristin İsveç’te suç işlememiş olması da geçmişini silemez" diye konuştu.
Türkiye’nin beklentilerini sürecin başından itibaren şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaştıklarını anlatan Altun, İsveç hükümetinin temsilcilerine kapalı kapılar ardında söylenenlerle kamuoyuna verilen mesajlar arasında hiçbir fark olmadığını kaydetti. Altun, Türkiye Cumhuriyeti için aslolanın kendi vatandaşlarının güvenliği olduğunu sözlerine ekledi.
Yorum Yazın