Bakan Çavuşoğlu, Ankara'daki Bilkent Üniversitesi'nde 'Girişimci ve İnsani Türk Dış Politikası' konulu konferansa katıldı. Çavuşoğlu, cumhuriyetin ikinci yüzyılını tüm dünyada 'Türkiye Yüzyılı' yapma hedefinde olduklarını belirterek, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesi doğrultusunda, cumhuriyetin ikinci yüzyılını 'barışın yüzyılı' yapmaya çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi, Türk dış politikasını tanımlamak için kullandığımız ana kavram girişimci ve insani diplomasi. Etrafımız krizlerle çevrili. Dünyadaki çatışmaların yüzde 60'ı yakın çevremizde. Savaşlardan çözümü dondurulmuş ihtilaflara, çevreden ekonomiye, terörden düzensiz göçe, enerji ve gıda krizine tüm küresel şoklar birbirini besleyip büyütüyor. Bu sınamalar ve fırsatlar karşısında girişimci olmak, yani ön almak, her yerde bayrak göstermek, sorunları büyümeden çözmek bir zorunluluk. Bu sayede küresel bir aktör olarak küresel sorunlara da çözüm getiren bir dış politika izliyoruz. Dış politikamızın diğer sütununda ise kökünü medeniyetimizden alan değerler var. Bu da diplomasimizin insani boyutu. Bu iki sütun birbirini destekliyor. Dış politikamızın başarısı için bu iki ayakta da başarılı olmamız gerekiyor. Dengelerin çok hızlı değiştiği bu dünyada milli çıkarlarımızı korumak için girişimci ve insani bir dış politika izlememiz şart" diye konuştu.
'BATI EKONOMİK ÜSTÜNLÜĞÜNÜ YİTİRİYOR'
Bakan Çavuşoğlu, zamanın hızlandığına vurgu yaparak, "Baş döndüren gelişmeler yaşıyoruz. Adeta geleceğin bir provasını yapıyoruz; paranın icadından bu yana ilk kez sanal paralar, sanatın icadından bu yana ilk kez NFT'ler işin doğasını değiştirdi. Sosyalleşmenin büyük bölümü bugün sanal ortamda. Uzay çalışmaları gibi eskiden tamamen devletlerin kontrolündeki alanlarda bugün özel sektör faal. İlk uydu yörüngeye Birleşmiş Milletler'in (BM) kuruluşundan 12 yıl sonra gönderildi. Bugün 5 bine yakın uydu var. Bu değişikliklerin etkisini öngörmek zor. Biz de internetin, cep telefonunun bireysel ve sosyal yaşamımızdaki etkisini öngöremezdik. Bu köklü değişim, dünya dengelerine ve dolayısıyla diplomasiye de yansıyor. Yeni bir paradigma değişiminin eşiğindeyiz. Batı, ekonomik üstünlüğünü yitiriyor. Ama daha önemlisi, hegemon gücünü yitiriyor. Çünkü düşünsel üstünlüğünü kaybediyor. Düşünsel üstünlükten kastım, nasıl düşünüleceğini, söylemi belirleyen, yani kuralları koyan bir üstünlük. Bugün Batı merkezli okuma, yerini alternatiflere bırakıyor. Önümüzdeki yıl dünyanın en kalabalık ülkesi, bir başka Asyalı güç Hindistan olacak. Bir çalışmaya göre, dünyanın ekonomik ağırlık merkezi her yıl 140 kilometre hızla doğuya kayıyor" ifadelerini kullandı.
'İKİ LİDER İLE DÜZENLİ KONUŞABİLEN TEK NATO LİDERİ'
Yeni bir sistemik değişimin başında olduklarını vurgulayan Bakan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Bu değişime ayak uydurmak, onu yönlendirmek önemli. Aktif ve güçlü olmazsak akıntıya kapılma riski var. Bu nedenle dış politikamız etkin, insani, çok yönlü, çok aktörlü, esnek, gerçekçi ama değerlere dayalı. Örneğin, ara buluculuk konusunda marka haline gelmemiz bu anlayışımızın sonucu. Rusya-Ukrayna savaşında çabalarımızı tüm dünya görüyor; İstanbul Tahıl Mutabakatı, küresel gıda krizini önledi. İki taraf arasında esir değişimi, Sayın Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü lider diplomasisi sayesinde mümkün olabildi. Zaporijya Nükleer Santrali’nin bölgesel ve hatta küresel bir felakete dönüşmemesi için Rosatom ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nı bir araya getirmeyi biz başardık. Savaşın diplomasiyle çözümü için de çabalarımız devam ediyor. Tarafları önce Antalya'da sonra İstanbul'da bir araya getirdik. Cumhurbaşkanımız iki liderle de düzenli konuşabilen tek NATO lideri. Diğer taraftan, krizlerin ortaya çıkardığı fırsatları da değerlendiriyoruz. Çin'den ülkemize uzanan Orta Koridor'u yeni İpek Yolu'na dönüştürmek için önemli adımlar atıyoruz. Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan 3’lü Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları mekanizmasını oluşturduk. Yarın Aktau'da 2'nci toplantıyı yapacağız. Türkiye-Azerbaycan-Özbekistan olarak benzer bir mekanizma oluşturduk. Türk Dünyası'nın güçlendirilmesi için Türk Devletleri Teşkilatı'nda tarihi bir dönüşümü sağladık. 11 Kasım'da KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci üye olması bir başka tarihi adım oldu. Bunları yaparken, hem dış politikamızın geleneksel eksenini güçlendiriyoruz, hem de açılım politikalarımızı derinleştiriyoruz. Batı'da, Doğu'da, Kuzey'de, Güney'de aktif olmalıyız. Çünkü bizim her coğrafyayla iletişim kurabilme kabiliyetimiz var. Bundan istifade etmeliyiz."
Yorum Yazın