© 2 Yaka Haber

Konya'nın sevilen hocalarından Mehmet Çiçekdağ vefat etti

Konyanın tanınan ve sevilen hocalarından Uhud Camii eski İmam Hatibi Mehmet Çiçekdağ Koronavirüs nedeniyle Hakka yürüdü.

Selçuklu Uhud Camii eski İmam Hatibi Mehmet Çiçekdağ, bir süredir tedavi gördüğü koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti.

Konyalılar sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarda, ihlas ve samimiyetine şahit oldukları, alim, özü ve sözüyle hakiki bir Mü’min olan muhterem Mehmet Çiçekdağ hocaya rahmet diledi.

Memleket ailesi olarak merhum Mehmet Çiçekdağ hocaya Allah'tan rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı dileriz.

İşte Mehmet Çiçekdağ'ın Kara Harp Okulu'ndan imamlığa uzanan hayat öyküsü

Bu hafta farklı bir imam profilini taşıyacağız sayfamıza. 40 yıllık imam Hatip olan Mehmet Çiçekdağ'ın farklılığı yaptığı imamlığa olan aşkı, sıra dışı eylem ve söylemleri, Kara Harp Okulu'ndan, imamlığa uzanan bir yaşam öyküsünün olması. Arapça ve İngilizce bilen Mehmet Çiçekdağ'ın hayatı ve yaşadıklarına dair konuştuk.  İbrahim ARICI: Hocam öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?  Mehmet ÇİÇEKDAĞ: Ben Mehmet Çiçekdağ. 1960 yılında İsmil'de doğdum. Öncesine bakarsak dedem Hz. Mevlana'nın doğum yeri olan Afganistan Belh şehrinden gelmiş.  Hayat hikayesini anlatırken Dünyanın yarısından fazlasını gezmiş, 6 dil bilen biri. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, 30 yaşlarında bekârken Türkiye'ye gelmiş. Gezmesini seven biriymiş. İlim sahibi, insanlarla iyi ilişkiler kuran bir profil.  Çokta sosyal bir insan. Ben biraz bu yönüyle dedeme benziyorum. Sonrasında Ankara, Yozgat, Kırşehir taraflarında bulunmuş.  Soyadı kanunuyla soy ismini de "Çiçekdağ” olarak almış. Sonrasında İsmilli biriyle tanışır. Hz. Mevlana'nın Konya'da olduğunu da bilince buraya gelir. 1974 yılında vefat eder. Biz 4 yaşlarında Çumra'ya geldik. Çumra'da ilk, orta ve liseyi tamamladım. Çumra Cumhuriyet Lisesi Matematik kolu mezunu ki modern matematiğin ilk öğrencileriydik diyebilirim. Devletini ve milletini seven biri olarak ve hizmet edebilme duygusuyla asker olmayı çok istiyordum. Üç arkadaşımla birlikte asker olmaya karar vermiştik. Liseden sonra Kara Harp Okulunu kazandım.  İbrahim Arıcı: Askerlikten İmam Hatiplik sürecine nasıl gelindi?  Mehmet ÇİÇEKDAĞ: Askeri okullara o dönemlere İmam Hatipliler alınmıyordu. Bende Lisenin matematik kolundan mezun olmuştum. Babamın vefatı ve annemin doğuştan görme ve işitme engelli olması ki Allah'a şükrediyorum bunun için. Allah Resulüne biri gelip sorar; "Ya Rasulallah bu dünyada en çok kime iyilik edeyim” Efendimiz "Annene” diye cevap verince tekrar sorar "ondan sonra kime iyilik edeyim” efendimiz üç kez "annene” cevabı verir ve 4. Kez soruya  "babana” cevabını verir. Bu durumdan dolayı Kara Harp Okulundan ayrıldım. O dönemde olan 14 arkadaşım şuan Tüm general olarak görev yapıyor. Geri döndük vardır bir hayır vardır dedik. Karaman'da İmam Hatip Lisesini bitirdim. 20'ye yakın bir fark dersleri vardı onları verdik ve 1 yıl gibi bir sürede tamamladık. Mezun olur olmaz İmamlık yapamazsınız tabi şimdiki gibi o dönemde de ciddi sınavlar var. Bizi gerek büyüklerimizden aldığımız derler ve gerekse de cami cemaatiyle iç içe olmamız bir alt yapı oluşturdu bizde. İlk imam Hatipliğe Çumra Akminare camiinde göreve başladım ve dönemde evlendim. Eşimde Kuran Kursu öğretmeniydi. 26. Yıldır da Aydınlıkevler Uhud Camiindeki görev yapıyorum. İbrahim ARICI: İMAM HATİPLİK BİR MESLEK MİDİR? Mehmet ÇİÇEKDAĞ: Açıkçası İmam Hatipliği hiçbir zaman bir meslek olarak görmedim. Peygamberimizde bir imamdı. 4 Halifede imamdı. Parayla namaz kılınmaz, parayla Kur'an okunmaz. Devletin bana vermiş olduğu maaşı helal ettirebilmek için Camiimle, cami cemaatimle, mahallemle ilgilenip onların duasını alabilmektir benim önceliğim. İmamlığım boyunca 1 gün bile izin kullanmış değilim. Yanlış anlaşılmasın imam arkadaşlarımızın izin kullanmalarına karşı değilim yada yanlış demiyorum. Elbette ki haklarıdır. Sadece şahsi tercihimi kullanıyorum. Bizleri de hoş görsünler kardeşlerim. İbrahim ARICI: CEMATİNİZLE İLİŞKİNİZ NASIL? Mehmet ÇİÇEKDAĞ: Göreve başladığım ilk yıllarda baktım ki camide cemaat yok.  Millet kahvehanelerde falan. Gittim kahvehanelere. Orada iletişimi kurduk. Onlarla hasbihal ettik. Sonraları cemaat gelmeye başladı. Sonrasında Uhud Camii'ne 1992 yılında camimizin temelinde geldim. Geldiğim günden bugüne cami etrafında 400 daire var. Hepsine ziyarete gitmişimdir. Camiye gelsin gelmesin ayırt etmeden ziyaretler yaptık. Hastalıklarda geçmiş olsun ziyaretleri, vefatlarda başsağlığı ziyaretlerini hiç aksatmadık. Şu hatıramı anlatayım. Burada göreve başladığımız ilk dönemde bayram günüydü. Yanımda camimizin iki dernek yetkilisi arkadaşımla birlikte İlk ziyaret ettiğimiz ev de bir beyefendi çıktı. İnşaat halindeki caminin imamı olduğumu söyleyince farklı anladı. Dedi ki "benim yardık edecek zamanım yok.”


Tabi biz bayram vesilesiyle ziyaret ettiğimizi söyleyince eşiyle birlikte davet ettiler içeriye. "şekerimizde yok” dediler. "Şeker almaya da gelmedik”  dedik. Sadece bayramlaşma için geldiğimizi söyledik. Tabi sonraki süreçte bu kardeşimiz ertesi gün geldi camiye yardımda bulunmak istediğini söyledi. Mahcup olmuş belli ki. Yüzbaşı bir kardeşimizdi. Şunu ifade etmeye çalışıyorum. Biz cemaatimizle yada mahalle sakinlerimizle belli vakitlerde değil, sürekli iletişim kurmaya çalışıyoruz. Camilerin sadece ibadet hane olmasından ziyade sosyal yaşam haline gelmesini, birlikte kaynaşmanın sağlanmasını arzuluyoruz. İbrahim ARICI: Caminizde Ramazan ayı nasıl geçti? Mehmet ÇİÇEKDAĞ: Ramazan ayı her Müslüman'ın yeniden heyecan duyduğu zamanlardır. Ramazan ayında imsak vaktinin girmesiyle birlikte hatmi şeriflerimiz okundu, öğle namazlarında yine vaazlar verildi, ikindi namazında hafız kardeşlerimiz mukabele yaptılar. Hayatımda en çok zevk aldığım anlardan biri de iftar ezanını okumaktır. O heyecanı anlatamam. İmamlık hayatım boyunca hiçbir vakit kaçırmadan ve inananlara orucu açtırmak büyük bir heyecan ve aşk benim açımdan. Tabi teravih namazları yine aynı heyecanla, aynı şevkle idrak edildi. Kadir gecesi her yıl olduğu gibi yine programlar yaptık. O güne özel yapılacak programı biz kapıya asıyoruz. Teravihle başlayan gece sabah namazına kadar devam ediyor. Tesbih namazları, teeccüd namazları vb. Bu yıl Büyükşehir Belediyemizin de katkılarıyla sahur yemeği ikram ettik Kadir Gecesinde. Efendimizin Ramazanda yaşadığı İtikaf bizim burada 26 yıldır devam ediyor.  Son on gününde itikafa giriyoruz. Bizim bu anlamda özellikle insan yoğunluğunun fazla olması nedeniyle camimizin yanında kadınlarımızın ve çocuklarımızın da istifade edebileceği bir külliye projemiz var. Gerçekleşmesi halinde burada ikamet eden kardeşlerimize büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Ramazan ayı sonrası bitmiş değil. Kadınlarımız yine sohbet, mukabele yapıyorlar, sabah hatmi şeriflerimiz devam ediyor. Bu yeni değil 26 yıldır Hamdolsun devam ediyor.300 kişilik bir cemaatimiz var şimdi. İbrahim ARICI: Ulusal basına da yansıdı, sabah namazına gelen cemaate çorba ikramı yaptığınız yazıldı. Nedir işin aslı? Mehmet ÇİÇEKDAĞ: İmam Hatipliğe ilk başladığım yıllarda tabi heyecanlıyız. Aldığımız ilim, okuduğum tahsil, insanlara bunun anlatılmasının heyecanı var. Yaşamak ve yaşadığımı da cemaatime anlatmak arzusundayım. Başta anlattığım gibi bunu anlatayım istiyorum tesir etmiyor çünkü cemaat yok. Kahvehanelere, kumarhanelere gittim. Ayaklarına gittim yani. Bir gün Cuma hutbesinde bunu cemaate söyledim. Sabah namazlarında az kişinin olduğunu bunun çoğalması gerektiğini söyledim. Baktım herhangi bir değişme yok. Bir gün sabah namazında sala verdim. Tabi millet cenaze var diye ayağa kalktı. Köy yerlerinde malum birinin cenazesi varsa her işi bırakılır kimi cenaze işine, kimi mezarlığa koşar. Baktılar ki cenaze yok. Dikkat çektik tabi ve sabah namazlarında nispeten de olsa 10 -15 kişi cemaate katıldı. Baktık kim camiye gelmiyor gidiyorduk ikram yapıyor bir vesileyle gelmesini sağlıyorduk. Tabi kimseyi zorlamadan gönüllü olarak. Bu ortamda bir muhabbet, bir sohbet oluyor insanlarında bu hoşuna gidince cemaate devam ediyorlar. Şunun için yapıyoruz. Allah Rasülü cemaatini yakın takip ederdi. Cemaate gelmediği zaman sorardı, arattırırdı. Rahmet ve şefkat peygamberi bazı sahabenin gelmediği görünce çok kızar öylesine ki alnındaki damarı kabarırmış. Bu öfke Allah için tabi. Hz. Ebu Bekir efendimize namazı kıldırmasını ister, namazı da biraz uzatmasını söyler,  kendisi de mescidin dışına çıkıp mescide gelmeyenlerin evini yakmak  istediğini söylermiş. Kimsenin evini yakmadı elbette. Burada efendimizin sabah namazına ve cemaate verdiğini gösteren bir durumdur. Bu anlamda bizde onun yolunda gitmek için cemaatimizi camiye gelmelerini arzu ediyoruz. Bizim ikram edeceğimiz çorbanın cemaatimizin ihtiyacı yok. Sadece bir muhabbet oluşsun, kaynaşma olsun, kardeşliğimiz pekişsin istiyoruz. Çorba işin bahanesi tabi. İbrahim ARICI: Günlük hayatınızda neler yapıyorsunuz? Mehmet ÇİÇEKDAĞ: Her sabah namazdan sonra mutlaka şehitliğe gider dua ederim. Ardında Şems-i Tebriz-i Hazretlerine, oradan Hz. Pirin türbesine gider dualar ederim. Zaman zaman cemaatimle birlikte gideriz. İstisnasız her sabah yaparım. Mevlana türbesine gelenlere gönüllü rehberlik ediyorum. Mevlana Hazretlerinin hayatından ve menkıbelerini anlatıyorum. Malum bizde Hz. Mevlana gibi Afganistan'ın Belh şehrinden gelmişiz (gülüyor). Biraz İngilizcem ve Arapçam var. Hamdolsun dilimiz döndüğünce bu anlamda hizmet etmeye çalışıyorum. Cami ve cemaatimle vakit geçirmeyi seviyorum. Günümün çoğunluğu onlarla geçiyor. İbrahim ARICI: Çocuğunuz var mı? Mehmet ÇİÇEKDAĞ: 6 evladım var. Hepsi üniversiteyi bitirdi Hamdolsun. Onlar genelde öğretmenlik tercih ettiler. Kimi başladı, kimi atama bekliyor. İbrahim ARICI: Dünden bugüne cemaat profili olsun, cemaatin önemi olsun bir gelişme yada değişme görüyor musunuz? Mehmet ÇİÇEKDAĞ: Hamdolsun neslimiz bu anlamda iyiye doğru gidiyor. Gençlerimizi camilerde görüyoruz. Son dönemde gerek Diyanet İşleri Başkanlığımız "Cami ve çocuk” projeleriyle bu konuya önem veriyor. İlk baştan şunu yapmamız gerekiyor. Çocuklarımızı camilerimize getirmemiz gerek. Artık çocukların koşuşturmalarına, oynamalarına alışmalıyız. Allah Resulü torununu alır secdeye gidince uzun zaman secdede kalırmış. Sahabe yeni bir vahyin geldiğini sanırmış. Efendimize sorunca çocuğun incinmemesini, oyununun bozulmamasını istemediğinden secdeyi uzattığını söyler. Çocuklara yaklaşımımız bu olmalı. Bu arada Selçuklu Belediyemize de çok teşekkür ederim. "Güle oynaya camiye gel” projesi çocuklarımız tarafından çok ilgi gördü. 19 Haziranda başladı. Çocuklarımız 40 gün sabah namazına devam ettiği takdirde bisiklet hediye edilecek. Umarım bu proje Diyanet işlerimiz, müftülüklerimiz ve imamlarımızın da katkılarıyla daha geniş çaplı bir proje haline gelir. Bu tür güzel işlerin sadece belediyelerimizce değil mahalle sakinleri olarak bizlerde katkı sunmalıyız. İş adamlarımız sponsor olmalı. Hep birlikte neslimizin daha duyarlı olmalarını ve camiye devamlılığı olmalarını sağlayabiliriz. İbrahim ARICI: Hocam 15 Temmuz'un önemli aktörlerinde biride hiç şüphesiz imamlarımızdı. O güne gidecek olursak neler yaşadınız? neler yaptınız? Mehmet ÇİÇEKDAĞ: Ben cep telefonu kullanmıyorum. Tabi yanlış anlaşılmasın teknolojiye karşı falan değilim. Gençler en iyi şekilde kullanmalı. Benimkisi bir tercih. O gün TV'de haberlere bakarken aklıma ilk olarak bir komplo olduğu geldi. Bu ülkede yaşayan, devletini bilen herkes bunun nasıl bir komplo olduğunu mutlaka bilir. Hemen camiye gittim ezan okumak için. Tevafuk olacak diğer cami görevlisi imam arkadaşım Rasul Yetiş hocam geldi. Diyanet işleri Başkanlığımızın bütün imamlara bu şekilde bir talimatı olduğunu duyunca çok sevindim. İlk işimiz ezan ve sala okumak oldu. İbrahim ARICI: Herhangi bir tepki aldınız mı? Mehmet ÇİÇEKDAĞ: Kesinlikle almadım. Bilakis tüm mahalle sakinleri takdir etti. Ezan ve Salanın ardından ben istiklal marşımızı okudum. Bayrak sevgisi, vatan sevgisine vurgu yaptım. Memleketimizin zor durumda olduğunu haykırdım. Bir anda mahalle sakinleri camimize akın etti. Camimiz doldu taştı. Sonrasında özellikle gençleri meydana gönderdik ve biz sabah namazına kadar namazlar kıldık, tesbihatlar yaptık, Kur'an okuduk, dualar ettik. Burada bir devlet memuru olarak hareket edilemezdi. Söz konusu vatandı ve vatan için herkes gibi bizde savunma yapmalıydık. Sabah namazı sonrası cemaatimle valilik önüne gittik. Rabbimiz ayetinde "Ey İman edenler; başınıza bir bela, bir musibet geldiği zaman Allahtan sabır ve namazla yardım isteyin” buyuruyor. O gün inanıyorum ki Allah'ın bu büyük millete yardımı vardı. Edilen duaların, kılınan namazların, okunan Ku'ran'ı kerimlerin hatırına bizlere rahmet elini uzattı. Rabbim bizlere bir daha bu acıları yaşatmasın.

KAYNAK : Yeni Konya

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER