© 2 Yaka Haber

Doç. Dr. Şahin: MB, faize ilişkin politikasını yeniden değerlendirmeli

TÜİK nisan ayı tüketici enflasyonunu açıkladı. Açıklanan verilere göre, nisan ayı tüketici enflasyonu yüzde 69,97 oldu. Mart ayında ise bu oranın TÜİK tarafından 61,14 olarak açıklandığını hatırlatan İktisat Bölümünden Doç. Dr. Begüm Erdil Şahin, “Yıllık yüzde 69,97’lik enflasyon, Şubat 2002 sonrasındaki 20 yılın zirvesi döneminin yeni rekoru oldu. Enflasyon, Merkez Bankası’nın yüzde 5’lik hedefinin 14 katına ulaştı. Merkez Bankası’nın faize ilişkin kararlarında enflasyon hedefine yönelik politikasını kararlıkla sürdürmesi ve faize ilişkin kararlarında daha gerçekçi olması gerekmektedir” açıklamasında bulundu.

 

Gıda enflasyonunda yaşanan hızlı artış nedeniyle vatandaşların satın alma gücünün azaldığını söyleyen Kültür Üniversitesi İktisat Bölümü'nden Doç. Dr. Begüm Erdil Şahin, “TÜİK'e göre, nisan ayı tüketici enflasyonu yüzde 69,97 oldu. Martta oran yüzde 61,14 idi. ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) ise nisan enflasyonunu yüzde 156,86 olarak açıkladı. Yüksek enflasyon, ekonomik birimlerin yatırım, tüketim ve tasarruf kararlarını etkilemektedir” ifadelerini kullandı. 

 ENFLASYON GELİR DAĞILIMININ BOZULMASINA NEDEN OLUYOR 

 “Enflasyondaki bu yükseliş; tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasına, insanların alım güçleri düşmesine ve gelir dağılımının bozulmasına neden oluyor” diyen Doç. Dr. Şahin şöyle devam etti: 

 “TÜFE'de (2003=100) 2022 yılı nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 7,25, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 31,71, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 69,97 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 34,46 artış gerçekleşti. Gıda enflasyonu yüzde 89,10’a yükseldi. Gıda enflasyonunda yaşanan hızlı artış nedeniyle vatandaşların satın alma gücü azalıyor. Üstelik satış reyonlarındaki yüksek fiyat artışları ile TÜİK oranları arasındaki fark da her geçen gün daha da artmakta.” 

 HEDEFE UYGUN POLİTİKALAR UYGULANMALI 

 Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi belirleyerek politika üretmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Şahin, “Merkez Bankası’nın uygulamakta olduğu politikanın temeli 'fiyat istikrarını sağlamak'tır. Enflasyon hedeflemesinde, Merkez Bankası'nın gelecek dönem için enflasyon hedefi koyup, bu hedefe uygun politikalar uygulaması gerekmektedir.  Yani hedefe uygun parasal büyüklüklerin, döviz kurlarının ve faiz oranlarının belirlenmesidir. Enflasyon hedeflemesi politikası uygulayan bir ülkenin Merkez Bankası’nın bağımsız olması zorunludur. Çünkü bağımsız bir merkez bankasına sahip olmadan enflasyon hedeflemesine geçilmesi durumunda bir süre sonra para politikası siyasi güdüler tarafından belirleneceğinden enflasyon hedefinden sapılmaktadır. Ekonomik büyüme hedefi ile de enflasyon hedefinin eş anlı olarak sağlanması maalesef iktisadi olarak mümkün değildir. Ancak fiyat istikrarının sağlanması beraberinde hedefe uygun para ve maliye politikalarının izlenmesi ilerleyen dönemde ekonomideki büyüme potansiyeli artar, faiz oranları düşer ve yatırım artışları ile işsizlik azalmaya başlar” diye konuştu. 

 ENFLASYON SORUNUNA KALICI ÇÖZÜM BULUNMALI 

 Dr. Begüm Erdil Şahin açıklamasının devamında, “Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, yüzde 105,86 ile ulaştırma, yüzde 89,10 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 77,64 ile ev eşyası oldu. Fiyatlar artıyor ancak enflasyona paralel olarak maaş artışları gerçekleşmiyor. Bu da özellikle sabit gelirli kesimin alım gücünün azalmasına ve fakirleşmesine neden oluyor. Bu yüksek oranlı enflasyon sorununa kalıcı bir çözüm yolu bulunmadıkça da bu süreç gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olacak” dedi.  

 FED FAİZ KARARININ ETKİLERİ 

 Faize ilişkin politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Şahin şöyle konuştu:  

 “ABD Merkez Bankası (FED) faizi beklentilere paralel olarak 50 baz puan artırdı. Böylece banka, 22 yıl sonra ilk kez bu seviyede faiz artışına imza atmış oldu. Bu kararın ardından dolar zayıflarken altın güçlendi. Ons altın fiyatı 1871 dolardan 1886 dolara fırladı. Öte yandan FED, 2022 yılının geri kalanında 200 baz puan daha faiz artışı olacağını belirtiyor. Bu Türkiye için ise cari açığın önümüzdeki dönemde daha da artması anlamına geliyor. FED’in faizleri artırması ve doların değer kazanması, dış borç seviyesi yüksek ve cari açığı yüksek olan ülkelerin bu açığı finanse etmede daha da zorlanacağı anlamına geliyor. Bu süreçte yaşanan sorunların kur korumalı ve enflasyon korumalı mevduat gibi yöntemlerle de aşılamayacağı aşikâr. Kurlardaki olası artış da bu sürecin bütçe üzerindeki etkilerini daha da ağırlaştırabilir. Bu nedenle tüm dünyadaki bu gelişmelere paralel Merkez Bankası’nın da faize ilişkin politikasını yeniden değerlendirmesi gerekmektedir.” 

 

 

 

 

 

Your browser does not support the video tag.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER